Dokuz veya on yaşındaydım. Ailemle beş yaşından beri
her yaz İstanbul’un Anadolu yakasında, Tuzla’ya yakın Bayramoğlu’nda yazlığa
giderdik ve okul açılana kadar da orada kalırdık. Dersler bitip, okul kapanınca
soluğu orada alırdık. Bütün gün bisiklete biner, denize girerdim. Kışlık evde
üç kişiydik ama yazın halamlar gelince sayımız sekize çıkardı. O yaz yine böyle
kalabalıktık.
Ertesi gün yine plaja gittim. Dubaları geçtim. Yaşını
bilmiyordum ama benden büyük olduğu kesindi. Adam da oradaydı. Bana arkasından
gelmemi işaret etti. Salın biraz uzağındaki kayığa doğru yüzüp, kayığa çıktı.
Arkasından ben de çıktım. Uzanmamı işaret etti, uzandım. Adam üstüme yattı,
penisini ellememi istedi. Elledim.
O günden beri nereye gidersem takip ediyordu. Artık merak
etmiyordum. Hiçbir şey yapmak istemiyordum. Ne yaparsam yapayım, yürürken,
bisiklete binerken bisikletle peşimden geliyor, bir şeyler mırıldanıyordu.
Artık korkutuyordu. Bir gün bu takibine dayanamadım ve onunla birlikte tenha
bir sokaktaki boş bir eve gittim. Çevredekilerin bakışı beni ürküttü ama yine
de gittim. Ne kadar sürdü bilmiyorum. O anda orada bir şeyler yapıyordu ama ben
bir anlam veremiyordum. Adam penisini cinsel organıma sürttü. (bunun ne
olduğunu çok sonra arkadaşlarım kendi erkek arkadaşlarıyla ilişkilerini
anlatırken öğrendim.)
Bitmedi. Bu takip her gün sürdü.
Evimi öğrendiği için evin etrafında dolanıp duruyordu. Bir gün, annem,
babaannem, halam, babam ve eniştem bahçede otururken ben de bahçede oynuyordum.
Adam bisikletiyle evin yanındaki boş arsaya geldi ve benle konuşmaya çalıştı.
Bunu gören halam ve babaannem ayağa fırladılar ve kızgınlıkla bana “bu adamı
tanıyor musun?” diye sordular. Adam onlar ayağa kalkınca uzaklaşmaya başladı
ama tamamen gitmedi. Beklemeye başladı. Babaannem ve eniştem adamı dikkatle
süzüyorlardı. Korktum. “Hayır” dedim.
Halam başıyla adamı işaret ederek sertçe “sana bir şey yaptı mı” diye sordu.
Korktuğum için “hayır” dedim. Adam beni bütün bir yaz boyunca takip etti.
Bu takip bir sonraki yaz da devam etti. Bu sefer takip
etmesi yetmiyormuş gibi benim de tanıdığım kişilere benim görebileceğim şekilde
beni göstererek onlarla konuşup bir şeyleri ima ediyordu. Herkesin
öğrenmesinden utanıyordum. Ailemin öğrenmesinden korkuyordum. Kimseye
söyleyemiyordum. Kendimi çok yalnız hissediyordum.
Bu olayların olduğu o ilk yaza kadar oraya gitmeyi çok
severdim ama artık canım hiç gitmek istemiyordu. Fakat Ailem gittiği için
gitmek zorundaydım. Oyunlarım değişti. Kendimden küçük çocuklarla “yeni”
oyunlar oynuyordum. Adamın bana yaptığını onlardan bana yapmalarını istiyordum.
İçinden uyanamadığım, hep ayakkabımı kaybettiğim için utanç duyduğum rüyalar
görüyor, gece altıma ıslatıyordum. İçime kapanmıştım. Hiç karanlıktan
korkmazken artık korkar hale gelmiştim. Işık açık olmadan uyuyamıyordum. Gece yalnız yatmaktan korkuyordum. Gece veya
gündüz, yolda yürürken hep arkamdan gelen bir ayak sesi duyup sıçrıyor, arkama
baktığında kimseyi görmediğimde rahatlıyordum. Akşamları evde, ailemle birlikte
seyrettiğimiz filmlerde seks sahneleri olduğunda seyredemiyor, utanıyordum.
Sanki herkes anlayacaktı.
Gölgelerin
izi beni takibe devam etti. Bu olaydan önce de, sonra da
erkeklere karşı hiç cinsel arzu/istek duymadım. Kadınlara cinsel
istek/arzu duyuyordum, aşık oluyordum ama onlarla sevişemiyordum. Korkuyordum. On sekizle yirmi iki yaş arası benimle
sevişmek isteyen erkeklerle istedikleri yere (genelde kendi odaları oluyordu)
gittim, sırf onlara hayır diyebilmek için. Sevişmeden çıktım.