DİKKAT!

DİKKAT: Bloga girilmiş çoğu yazı ya çocuklukta yaşanmış cinsel istismar ve tecavüzle ya da ergenlik ve/veya yetişkinlikte yaşanmış tecavüz, cinsel saldırıyla ilgilidir. Bu tür yazıları okurken yaşadığınız olayı/olayları zihninizde tekrar yaşayabilirsiniz. Eski korku ve kaygılarınız yüzeye çıkabilir. Her hangi bir şeyle (ses, görüntü, koku, dokunma, tat) olayla, olaylarla ilgili anılarınız tetiklenebilir, geriye dönüşler (flashback) yaşayabilirsiniz. Böyle durumlarda okumayı bırakmanız, ihtiyaç duyduğunuzda, gücünüzü toplayınca tekrar okmanız iyi olabilir.

13 Aralık 2014 Cumartesi

Çocuklukta Yaşanan Cinsel İstismarın Eşcinselliğe / Biseksüelliğe Neden Olduğu İnanışındaki Problem

© 2009 Pandora's Project, Katy  / Çeviri: İsmigül

Bazı insanlar, eşcinsellik ya da biseksüelliğin, çocuklukta yaşanan cinsel istismar sonucu ortaya çıkan travmadan kaynaklandığına dair bir varsayıma sahiptirler.

LGBT bireylerin çoğu, anlaşılır biçimde, konu cinsel yönelimlerini anlama çabasına geldiğinde, kaçınılmaz soru olan “neden?” veya daha özelinde “neden ben?” diye sorarlar. Ben, şahsen, birçok LGBT bireyin, cinsel yönelimlerinin geçmişte yaşadıkları cinsel istismarın direkt bir sonucu olup olmadığını sorguladıklarına tanık oldum. (Dimock, 1988)

Bilimsel ve sosyal bilimler literatüründe, eşcinsellik için doğrudan bir neden tanımlama iddiasına sahip sayısız araştırmaya rastlamak mümkün. Düzenli olarak test edilen hipotezlerden biri, cinsel istismarın kendisinin, yetişkin eşcinselliğinin nedeni olup olamayacağı üzerine. Bu neticesiz bir araştırmadır; çünkü bazı araştırmalar (Macmillan, 1997; Tomeo et al, 2001; Holmes et al, 1998; Doll et al, 1992; Soukup, 1995; Shrier et al, 1988; Dickson; Finkelhor, 1984)çocuk cinsel istismarı (ÇCİ) ile eşcinsellik arasında direkt bir bağıntı bulurken, bazı başka araştırmalar (Ridley, 2003; Balsam et al 2005; Bell et al, 1981; Hammersmith, 1982; Peters & Cantrall, 1991; Slap, 1998), böyle bir bağıntının varlığını bilhassa reddederler. Açıkça görülen şu ki; bu konu hala belirsizliğini korumakta!

Bu makalenin; “doğa mı çevre mi” tartışması üzerine birçok farklı teori bulunmasına rağmen evrensel olarak varılmış nihai bir yargının var olmayışından ötürü, bir bireyin neden eşcinsel ya da heteroseksüel olduğunu sorgulamak gibi bir niyeti yoktur. Böyle çelişkili bir araştırmanın varlığı söz konusuyken, bireyin cinsel yöneliminin, çocukluk cinsel istismar öyküsü tarafından belirlenip belirlenmediği ya da büyük oranda bundan etkilenip etkilenmediği üzerine kesin bir kanıya sahip olmaktan uzağız. Bununla birlikte, birbirine zıt istatistikleri şimdilik bir kenara bırakarak, bu makalenin amacı, bireyin LGBT oluşunun cinsel istismar deneyiminin doğrudan sonucu olduğunu iddia etmenin ya da alelacele bu sonuca varmanın nasıl bir sorunsal olduğunu ortaya koymaktır diyebiliriz. Sadece üzerine düşünmeye sevk etmek!


Pekala; ÇCİ'nın bireyin LGBT olmasına neden olduğunu iddia etmek 
niçin bir sorundur?

Sayılar tutmuyor!


Ulusal Sağlık ve Sosyal Yaşam Araştırması (NHSLS), ABD nüfusunun %1,51'ini LGBT olarak tespit ederken, diğer çalışmalarda bu oran %8'e kadar çıkıyor (Fay et al, 1989). Ancak, çocukken istismara uğramış kişiler için bu istatistik önemli ölçüde çok daha yüksek; güvenilir tahminlerle ÇCİ oranı, ABD'de erkekler için %16, kadınlar için ise %27’dir (NRCCSA, 1994).

Durum bu iken, ÇCİ ile hayatın ilerleyen dönemlerinde kendini LGBT olarak tanımlama arasında nedensel bir ilişki varsa, neden istismar istatistikleri toplumdaki LGBT sayısı için ortaya çıkan figürü yansıtmıyor? Cinsel istismar vakaları, kendini LGBT olarak tanımlayan insan sayısından önemli ölçüde daha fazladır (Macmillan, 1997), ve üstelik çocukken cinsel istismar yaşamış kişilerin ezici çoğunluğu da heteroseksüeldir (Keith, 1991).

Tüm bunlara ek olarak, hemen bütün istatistikler kadınların çocuklukta cinsel istismara maruz kalmalarının erkeklerinkinden daha olası olduğu konusunda hemfikirdir; ve fakat oransal olarak kendilerini gey olarak tanımlayan erkekler, kendilerini lezbiyen olarak tanımlayan kadınlardan daha fazladır. (Hite, 1991; Janus, 1993, Jefferson, 2001).


Fazla basit değil mi?

Bazıları, bütün birey ve durumlara tek tek uyamayacağı için, eşcinselliğin kökenleriyle ilgili evrensel teoriler geliştirmenin imkansız olduğunu iddia ederler (Moberly,1983).

İnsan türü olarak, hepimiz oldukça karmaşık varlıklarken, A'ya B neden oldu gibi herhangi bir kesinlikten söz etmek, fazlaca basite indirgemektir. Bir analoji kuracak olursak, solak birisine sağ elle yazmayı öğretebilirsiniz, ancak o kişiler sonsuza dek solak olarak kalacaklardır.

Bir nörolog şöyle ifade eder: “Herhangi bir insan davranışı, genetiğin ve çevrenin karmaşık bileşiminin sonucudur. Eğer bu, eşcinsellik için geçerli olmasaydı hayret verici olurdu.” (McFadden, 1998).


Cinsiyetler arasındaki uyuşmazlık:

Bazı insanlar, LGBT olmalarının, bir erkek ya da kadın tarafından istismara uğramış oldukları gerçeğinin sonucu olup olmadığını sorgularlar.

Kız çocuklarının, bir erkek tarafından istismar edilmesi istatistiksel olarak daha olasıdır. Lezbiyen istismarzedeler, yaşadıkları istismarın bir sonucu olarak erkeklerden korktukları için lezbiyen olup olmadıklarını sorgulayabilirler. Bu, aynı konuya ilişkin gey erkek argümanını göz önünde bulundurana kadar anlamlı olabilir.

Erkek çocukları için de cinsel istismarın bir erkek tarafından gerçekleştirilmesi daha olasıdır. Bazılarının iddiası, bir erkeğin gey olmasının nedeninin, daha önce bir erkek tarafından istismar edildiği için cinselliği erkeklerle tanımlıyor olması yönündedir.

Yani bu iddia şunu mu ileri sürüyor? Bir lezbiyen, tüm erkekleri istismarcısıyla özdeşleştirerek erkeklerden çok korktuğu için lezbiyen oluyor; FAKAT bir erkek gey oluyor ve dolayısıyla erkeklerle cinsel ilişki arayışında oluyor, çünkü bir erkek tarafından istismar edildi!


Eşcinselliğin kendisi istismar ihtimalini artırabilir:

Wachob (1999) tarafından ortaya atılan ilginç bir teori var: Hayatlarının ilerleyen yıllarında kendilerini LGBT olarak tanımlayacak olan çocuklar, çocukken daha çok cinsel istismara maruz kalma riski taşırlar. Yani şunu ortaya sürüyor: İstismara uğramış olmak eşcinselliğe sebep olmuyor; aksine ileride kendilerini LGBT olarak tanımlayacak çocuklar, çocuk istismarına daha açık oluyorlar.

Bunun için gösterdiği neden ise, yetişkin LGBT bireylerin, çocukluklarında, yaşıtlarıyla kıyaslandığında atipik davranışlar ve iletişim biçimleri sergilediklerini rapor etmeleri. “Farklı” hissetmek ya da olmak sosyal izolasyon /dışlanmayla sonuçlanabilir; dolayısıyla bu da bir çocuğu, istismar edilmeye ve bunun sürdürülebilir olmasına daha açık hale getirebilir (Gracia, 2003).

Buna ek olarak, özellikle birçok yetişkin gey erkek, çocukken bedenlerinden rahatsız ya da memnuniyetsiz olduklarını ve genç erkekler olarak cinsel duygularını anlamlı kılabilecekleri durumların arayışına girdiklerini hatırladıklarını rapor ederler (O’ Leary, 2006). Ne yazık ki, çocuğun belirsizlik ve güvensizliklerinden yararlanılan böyle durumlarda, istismar meydana gelebilir.


LGBT olmak bir bozukluk değildir:

LGBT olmak, çocuklukta yaşanan cinsel istismardan “kaynaklanmıştır” gibi iddialar sıkıntılıdır; çünkü dolaylı olarak LGBT olmanın pozitif bir şey olmadığını, ancak ciddi bir travma sonucu ortaya çıkan bir şey olduğunu ima eder. Bu durumda, LGBT olmayı, travma sonrası stres bozukluğu, çoklu kişilik bozukluğu ya da depresyon ile kıyaslıyor olmuyor muyuz? LGBT olmak bir hastalık değildir!

Aslına bakılırsa, hastalıktan söz edecek olursak, Amerikan Psikiyatri Birliği’ne göre (2000), cinsel istismar geçmişi, ileride kendini LGBT olarak tanımlayacak olan çocuklarda, heteroseksüel olarak tanımlayacak olan çocuklardakinden daha yaygın görünmüyor.

Elbette istismar, bir istismarzedenin cinsel gelişimini, cinsellikten aldığı keyfi, ne tür cinsel davranışlar edineceğini, ne istediğini bilme ve bunu dile getirebilme becerisini olumsuz etkileyebilir; ancak birisine karşı sevgi, tutku veya çekim yaratmada bir rol oynaması çok muhtemel görünmüyor.


Sadece doğru geliyor:

Birçok LGBT birey, yönelimlerinin onlara sadece “doğru geldiği”ni hisseder. Sanki kim olduklarına ve kendilerini, diğer insanları ve dünyayı kendi doğalında nasıl tanımladıklarına klik diye oturuyor gibidir. Bir kadının dediği gibi: “Lezbiyen olmanın benim için yazgı olduğunu biliyorum. Eğer olmasaydım, bu kadar mükemmel hissetmezdim” (anonim).

“Hakikat şu ki cinsel istismar ve cinsellik, birbirinden milyonlarca mil uzakta iki şey; kelimenin gerçek anlamıyla ortak hiçbir yanları yok. Cinsellik kadar müthiş ve güzel bir şey, asla cinsel istismar kadar acı verici ve çirkin bir şeyden neşet etmiş olamaz.” (Kali Munto, 2002)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder