DİKKAT!

DİKKAT: Bloga girilmiş çoğu yazı ya çocuklukta yaşanmış cinsel istismar ve tecavüzle ya da ergenlik ve/veya yetişkinlikte yaşanmış tecavüz, cinsel saldırıyla ilgilidir. Bu tür yazıları okurken yaşadığınız olayı/olayları zihninizde tekrar yaşayabilirsiniz. Eski korku ve kaygılarınız yüzeye çıkabilir. Her hangi bir şeyle (ses, görüntü, koku, dokunma, tat) olayla, olaylarla ilgili anılarınız tetiklenebilir, geriye dönüşler (flashback) yaşayabilirsiniz. Böyle durumlarda okumayı bırakmanız, ihtiyaç duyduğunuzda, gücünüzü toplayınca tekrar okmanız iyi olabilir.

13 Aralık 2014 Cumartesi

Çocuklukta Yaşanan Cinsel İstismarın Eşcinselliğe / Biseksüelliğe Neden Olduğu İnanışındaki Problem

© 2009 Pandora's Project, Katy  / Çeviri: İsmigül

Bazı insanlar, eşcinsellik ya da biseksüelliğin, çocuklukta yaşanan cinsel istismar sonucu ortaya çıkan travmadan kaynaklandığına dair bir varsayıma sahiptirler.

LGBT bireylerin çoğu, anlaşılır biçimde, konu cinsel yönelimlerini anlama çabasına geldiğinde, kaçınılmaz soru olan “neden?” veya daha özelinde “neden ben?” diye sorarlar. Ben, şahsen, birçok LGBT bireyin, cinsel yönelimlerinin geçmişte yaşadıkları cinsel istismarın direkt bir sonucu olup olmadığını sorguladıklarına tanık oldum. (Dimock, 1988)

Bilimsel ve sosyal bilimler literatüründe, eşcinsellik için doğrudan bir neden tanımlama iddiasına sahip sayısız araştırmaya rastlamak mümkün. Düzenli olarak test edilen hipotezlerden biri, cinsel istismarın kendisinin, yetişkin eşcinselliğinin nedeni olup olamayacağı üzerine. Bu neticesiz bir araştırmadır; çünkü bazı araştırmalar (Macmillan, 1997; Tomeo et al, 2001; Holmes et al, 1998; Doll et al, 1992; Soukup, 1995; Shrier et al, 1988; Dickson; Finkelhor, 1984)çocuk cinsel istismarı (ÇCİ) ile eşcinsellik arasında direkt bir bağıntı bulurken, bazı başka araştırmalar (Ridley, 2003; Balsam et al 2005; Bell et al, 1981; Hammersmith, 1982; Peters & Cantrall, 1991; Slap, 1998), böyle bir bağıntının varlığını bilhassa reddederler. Açıkça görülen şu ki; bu konu hala belirsizliğini korumakta!

16 Ekim 2014 Perşembe

Benim hatam değildi!

Masal

7 ya da 8 yaşındayım, kardeşim 4 yaş küçüğüm bisiklette, lakin pedal çeviremiyor minicik o, itiyorum onu, yorulunca da yarasa gibi 3 tekerlekli bisikletin arkasına asılıyorum. Çok eğleniyorum. Bir çocuk, yaşıtım herhalde, komşunun oğlu... sürekli bizi itmek istiyor. Çok rahatsız olduğumu hatırlıyorum, eve gidip hemen o an ya da akşamı “pantolon giymek istiyorum” dediğimi ya da düşündüğümü bir de. Çünkü o çocuk eteğimin altına bakmak için itiyor, eğlenmek için değil. Buna eminim çünkü duyuyorum bu konuşmayı. Anlamsız ama kötü hislerim hatıramda.

Büyüyorum derken... Yaşımı zorlasam da, kendimi hatırlamıyorum. Eve bir sürü 2.el karikatür dergiler gelmiş. Okudum hepsini kare kare, inceledim. Anlamlandıramadığım şeyler de vardı çıplaklık vs. Ve o gece ilk kabusumu gördüm. Bir kedi. Korkunç, kaypak, hain, pis bakışlı. Tırmalıyor yüzümü bedenimi. Çığlık çığlığa, ter içinde uyandım yada uyandırıldım. Korkumu unutmuyorum hala, hissediyorum, unutamıyorum. Dehşete düşmüştüm ve çaresizliğim, zavallılığım cabası. Okuduğum dergilere bağladım, çok sonraları hatırladım.

6 Ekim 2014 Pazartesi

Tecavüz ve Cinsel İstismardan Sonra Cinselliğini Yeniden Kazanmak

© 2008 Pandora’s Aquarium, Ash / Çeviri: Özge

Cinsel şiddet sonrası hayatta kalanların bir çoğu cinsellikte ve yakın ilişkide zorluklar yaşar. Nasıl doğal hissettiğinizi hatırlamanız önemli; çok travmatik bir şeyden sonra otomatik olarak iyileşmiş olmak zorunda hissetmemeliyiz. Tüm hayatta kalanlar farklı hızlarda iyileşir ve cinsel şifa süreci de buna dahil. İstediğiniz zaman cinsel şifa üzerine çalışmaya başlayabilseniz de, birçok insan şifanın diğer alanlarında ilerleme kaydedene kadar beklemeyi daha kolay bulur. Genellikle, altta yatan sorunları ele almanın cinsel şifa sürecinizde etkisi büyük olur. Kendinizi zorlamayın – Belli bir zaman çerçevesi yok, şifa bulmak için arzu duymak ve bu konuda çalışmaya istekli olmak çok önemli.

 

Sağlıklı bir seks hayatını hakettiğinizi farkedin

Kulağa oldukça basit geliyor, ama cinsel şiddet sonrası hayatta kalanlara ister istemez öyle gelmez. Bir çok hayatta kalan, tecavüze maruz bırakıldığı için seks yapmak istememesi gerektiğini hisseder. Kendisine karşı korkunç bir şekilde kullanılan şeylerden hoşlanmanın yanlış olduğunu hissedebilir. Tecavüzle seksi ayırmanın, seksi istemenin ve başlatmanın tamamen makul olduğunu kabullenmenin bir yolunu bulmak önemlidir.

30 Eylül 2014 Salı

Nasıl kabullendim?

Mahir
 
Uzun bir zaman ne yaşadığımı anlamakta zorlandım. (2 ay) Yaşadığım şey bir taciz miydi? Kendime hep bu soruyu sordum, sordukça kriz geçiriyordum, geçirince de kendime şifa olsun diye başka konular aklıma getiriyordum.

SFK'da tecavüz tartışılıyordu. Bir trans erkek olarak kadın etkinliklerinde bulunmak konusunda kafam karışıktı o dönem. O zaman öğrendim rıza olan olayların da tacizden tecavüzden sayılabileceğini. Bunu düşününce krizim geldi, mekandan çıktım. İstiklalde bir yere oturdum, düşüncelere daldım.

Olay üzerinden 2 ay geçtikten sonra üniversitemin kampüsündeki manzarada otururken evet bu bir taciz dedim. Bir insana vajinal ilişkiyi öğretmeye çalışmak hem de bunu vajinal ilişkiyi kadınlığını reddettiği için reddeden ve bunu dile getiren bir trans erkeğe yapmaya çalışmak kişinin kişisel alanına saldırıydı ve bir tacizdi. İşin bir de fiziksel boyutu vardı, beni vajinal ilişkiye ikna etmeye çalışırken, beni okşarken bilerek vajinama ellememesini söylememe rağmen vajinama ellediğinde dilinden düşürmediği ''vajinismus'' kelimesini kullanarak ''vajinismus oldun'' demesi, benim sıçrayarak bağırdıktan sonra ertesi gün ''dün gece çok abartılı tepki verdin'' diyerek beni haşlaması fiziksel boyutlarından bir tanesiydi. Evet, 1 hafta boyunca vajinam sızlamıştı. Velev ki vajinismus, ne olacak? Vajinismusu doğal bir özellik olmaktan çıkarıp onu ''düzeltilmesi'' gereken bir hastalık olarak görmenin kendisi erkek egemen sistemin sonucudur. Bazı insanlar vajinal ilişkiye girmezler, çok mu anormal? O adamı çok sevdiğim için bu konuyu kapatmıştım.

27 Eylül 2014 Cumartesi

Sosyalleşme ve Sosyalleşmenin Cinsel İstismardan Hayatta Kalan Erkekler Üzerindeki Etkileri

Bu yazı; bu blogu açan ve geliştiren dostumuz (Aligül) Ali'nin aramızdan ayrılmadan önce çevrilmesini istediği bir yazıydı. Ali, hayatta kalan erkeklerle ilgili yazıların ve çevirilerin çoğalmasını, böylelikle bu konunun görünür olmaya başlamasını, ifade alanı yaratmasını, politik mücadeleye dahil olmasını çok önemsiyordu. Ali'ye ve kolektif çeviride katkısı bulunan herkese çok teşekkürler.

Jim Struve, LCSW, Psikoterapist 

Pek çok insan: “Cinsel istismar erkekleri kadınlardan farklı mı etkiliyor?” sorusunu sormuştur. Araştırmalar ve klinik deneyimler, cinsel istismar ile birlikte gelen travma deneyiminin erkeklerde de kadınlarda da benzer olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, cinsel istismardan hayatta kalmış kadınlara yönelik oluşturulmuş travma dinamikleri literatürü erkekler için de kullanılabilir.

Hayatta kalan erkekleri kadınlardan ayıran en önemli etkenlerden biri, insanların (hayatta kalan erkeğin kendisi de dahil) erkeklerin kurbanlaştırılmasına kadınların kurbanlaştırılmasından farklı tepkiler vermesi. Diğer bir deyişle, erkeklerin yaşadıkları cinsel istismarla başa çıkma yolları da; toplumun erkek istismarına verdiği tepki de, mağdurun kadın olduğu durumlardan belirgin ölçüde farklı.

26 Eylül 2014 Cuma

Yalnız değiliz hiçbirimiz.. İyi ki..

Eksik kalan yanımı tamamladınız sanki.

Benim yaşadıklarımı kimsenin yaşamasını istemezdim tabi ama inceleyince blogu bir tuhaf oldum, içim acıdı, size sımsıkı sarılmak istedim.

Gitmek beni iyileştirdi, hep gittim ve gitmeye devam ediyorum. Siz kimsiniz bilmiyorum ama gittiğim için kötü hissettim ilk defa kendimi, keske sizi bulsaydım yanınızda olsaydım. Benim için gitmek iyice zorlaştı şimdi ..

Çok uzakta olacak olsam da, hep sizinleyim ben.. Yalnız değiliz hiçbirimiz.

Ne diyeceğimi bilemiyorum, iyi ki var bu blog iyi ki...

- Erkek Bir Hayatta Kalan

23 Eylül 2014 Salı

"Dışarıya karşı hep güçlü durmaya çalışıyorum"

Ben asker çocuğuyum ve 9 yaşıma kadar babam hep doğuda görev yaptı. Benim dışımda 3 kız kardeşim var ve annem de çalışıyor. 5-6 yaşlarındayken annem çalıştığı, ablalarım okula, babam da işe gittiği için bana bakabilecek biri yoktu ve doğal olarak bakıcı tutuldu. Bakıcım 17-18 yaşlarında bir kızdı. -bu cümleyi yazabilmek için biraz beklemek zorunda kaldım- bana bakarken onun cinsel tacizine uğradım. Belki pedofili hastasıydı, belki sadece kötü biriydi bilmiyorum ama ben bana dokunuşlarını, öpüşlerini hala hatırlıyorum ve bu her seferinde kendimi öldürme isteğiyle dolmama sebep oluyor. Belki bundan ötürü bilemiyorum ama kız arkadaş edinemiyorum, sevgililerime tam anlamıyla güvenemiyorum, ailem dahil -en yakın arkadaşım hariç- hiç kimseye bir şey anlatamıyorum. Bu anlattıklarımı sadece 4 kişi biliyor ve hiçbiri ailemden değil. Bu kişilerden bir tanesi sevgilimdi ve bu durumu bildiği halde bana 'erkek arkadaşların çok fazla, kendine kız arkadaş edin' baskısı yapıp, beni anti-feminen olmakla suçladı. Bazen aileme anlatmak istiyorum ama "uyduruyorsun bu zamana kadar neden anlatmadın" gibi şeyler duymak istemiyorum. Bu arada şu an 19 yaşındayım ve hiç psikolojik tedavi görmedim, bunu 18 yaşıma kadar kimseye anlatamadım.

Dışarıya karşı hep güçlü durmaya çalışıyorum, herkese iyilik yapmaya, hayattan sürekli zevk almaya, her zaman gülümsemeye çalışıyorum. Psikolojik durumumun çok iyi olmadığını düşünüyorum ama bunu kendi kendime aşmaya çalışıyorum ve sanırım şu zamana kadar başardım. Başkalarının iğrençlikleri bizleri yıldırmamalı. :')

9 Ağustos 2014 Cumartesi

Psikolojik ve Psikiyatrik Tedavi Gören Cinsel İstismardan Hayatta Kalanlar İçin Çağrı

Bu çağrı, uzun zamandır cinsel istismar ve ruh sağlığı uzmanlığı alanında bu sorunun ele alınması üzerine kafa patlatan bir kişi tarafından 27 Temmuz 2014 tarihinde Radikal’de yayımlanan Dr. Alper Hasanoğlu’nun “Borderline kadın…” adlı yazısının bardağı taşıran son damla olduğu düşünülerek kaleme alınmıştır.

Bu yazı, ruh sağlığı alanının cinsel istismara uğrayan kişiler söz konusu olduğunda Türkiye’nin ne kadar tehlikeli sularda yüzdüğünü ortaya koyuyor. Dr. Hasanoğlu, yazısında borderline rahatsızlığı otoritesine dayanarak ve argümanına hiçbir kaynak göstermeden “kadınlarda daha yaygın olmasına” bağladıktan sonra “sağlıklı” erkekleri borderline bozukluğa sahip kadınları “keşfetmeye” ama kendileriyle “ciddi düşünmemeye” davet ediyor. Bu noktada, pişkince “Kimse kimseyi istismar etsin denmedi ki, bunun cinsel istismarla ne alakası var” diye sorulabilir? Bu soru, sorunu çarpıtmaktan başka işe yaramayacaktır, çünkü sorun cinsel istismara uğrama potansiyeli kadar cinsel istismara uğramış olmakla alakalıdır, kaldı ki danışanını arzu nesnesi olarak tasarlayıp kamuya açmak da kendi içinde bir cinsel istismardır. Cinsel istismarın, duygudurumu bozukluklarının çoğunda harekete geçirici bir rolü olduğu yadsınamaz. Bu yazı, çoğunluğunun cinsel istismarla bağlantılı travmalarını kendi içinde çözme gücünü kendinde bulamadığı için bir noktada kendini hayata daha sağlıklı biçimde adapte etmek üzere bir ruh sağlığı uzmanına başvuran kadının uzmanın gözünden nasıl göründüğünü ve yazarın yazısına gelen tepkilere gevrek gevrek “şakaydı canım” gibi bir cevap verebildiği düşünülürse, bu bakış açısına sahip bir uzmanı ruh sağlığı alanında denetleyecek bir üst yapının olmadığını, bu eril, heteroseksist, cinsiyetçi bakış açısının uzmanlar arasında serbestçe yüzdüğünü de ne yazık ki gösteriyor.

7 Nisan 2014 Pazartesi

Zor Yazılar Serisi: Taciz

Ulaş

Sanırım 2005 yılıydı. Evet havalar da sıcaktı, mayıs ayıydı. O zaman okuldaki tiyatro çalışmalarına gidiyordum. Üniversitede ikinci öğretime gidiyordum. Okula başlayana kadar akşamları evden dışarı çıkmıyordum. Saat altı, akşam dışarda kalmak için son limitti. Okul başladıktan sonra uzunca bir süre eve tek başıma dönmeye alışamamıştım. Akşam sekiz dokuz bile bana çok geç geliyordu. Otobüs okulun içinden kalksa bile mahalleye geldiğimizde eve giden yolda tedirgin oluyordum. Bazı zamanlar koştuğumu hatırlıyorum.

O yıl ise daha rahattım ama gene de tedirgin oluyordum. Çok geç kalmamak için dokuz arabasına yetiştim. Dokuz buçukta indim otobüsten. Sokakta kimse yoktu. Çalıştırılmaya çalışılan bir araba sesi duydum. Tekrar tekrar deniyordu ama araba en son boğuldu. Ben de gayet hızlı devam ettim. Sonra arabadan biri indi ve rugan ayakkabının asfaltta çarpan sesiydi duyduğum. Hızlı hızlı yürümeye başladı.

4 Nisan 2014 Cuma

Çocuğun Cinsel İstismarı: Büyükler Ne Yapabilir?

Yazan ve Çizen: Zeynep

Çocukları cinsel tacize uğramaktan korumak konusunda duyduklarımı bildiklerimi, aklıma gelenleri bir önceki yazıda yazmıştım. Burada da, böyle bir şey olursa nasıl davranmak gerekir konusunda hissettiklerimi, tanıklıklarımı, öğrendiklerimi yazacağım. Bizim çocuğumuz dâhil, oğlan çocukları dâhil, eğitimli ve zengin ailelerin çocukları dâhil bütün çocukların tacize uğrayabileceğini akıldan çıkarmamak önemli (engelli çocuklar, özellikle zihinsel engeli olanlar daha çok risk altında). Paranoyak olmayalım ama bu ihtimali yok saymamak çocukları korumanın ilk adımı. O ihtimal gerçekleşirse, sizin yok saymamanız yine çocuğun en büyük destekçisi olacak.

Cinsel tacize ve tecavüze uğrayan kimi çocuklar bunu anlamayacak, anlatamayacak kadar küçük (araştırmalarda çalışırken, 1 yaşında bir kız bebeğe, 1,5 yaşında bir oğlan bebeğe tecavüz edildiğini duymuştum, bu konularda çalışan uzmanlardan). Doktorların ve adli tıpçıların “somut” ifadesiyle “fiziksel bulgular”dan anlaşılıyor küçük çocukların yaşadıkları; kan gelmesinden, yaralanmalarından… Veya “ne oluyor bu çocuğa” diyorsunuz; birden içine kapanıyor, altını ıslatmaya başlıyor, erkekleri görünce ağlıyor, kaçıyor… Cinsellik hakkında, yaşıtlarının bildiğinden daha fazla, daha farklı şeyler bildiğini anlıyorsunuz… Acıtıcı bir saflığı var çocukların: mahallenin birinde görüştüğüm genç bir kız, komşunun kızının yaşadıklarını anlatmıştı. Küçük kız “anne popom acıyor” diyor. Annesi nedenini sorunca “… abi parmağını soktu” diyor. Anne dehşetle kızına iki elinin parmaklarını gösteriyor, “hangi parmağını soktu?” “Bunlar değil, başka”.

1 Nisan 2014 Salı

Zor Yazılar Serisi: Yüzleşme

Ulaş

Bu sene tecavüz yazısını yazdıktan bir süre sonra, bir etkinlik vesilesiyle kalabalık bir şekilde Ankara’ya gittik. Ocak ayıydı sanırım. Gitmeden önceki günlerde çok kötü rüyalar görüyordum yine. Baya kötüydüm. Hem kafamda çok dönüyordu, hem de kendime zarar vermeye başlamıştım. Oraya giderken karşısına çıkıp konuşma gibi bir şey düşünmüyordum. Ayrıca o kadar zaman yaptığım yüzleşme planlarının arasında, yüz yüze gelmek gibi bir ihtimal de yoktu. Yani bire bir oturup yüz yüze konuşmayı hiç düşünmemiştim.
 
Ankara’ya kalabalık gittiğimizi özellikle yazdım. Ev arkadaşlarım da vardı ve yakın olduğum, güvendiğim başka arkadaşlar da vardı. Etkinlik günü Ankara’da o kişiyle de ortak eski arkadaşlarımla görüştüm. Ve onlarla konuşurken bir anda "yüz yüze konuşsam mı acaba?" diye düşündüm. Bu arada ortak arkadaşlarımızın hiç biri bu meseleyi bilmiyor. Onlardan numarasını aldım. En azından sesini duyarım, tavrını yoklarım diye düşündüm.
 
Sonra aradım. Çok şaşırdı, çok da sevindi. "Bu senin numaran mı?" dedi, "hayır" dedim. "Ben Ankara’dayım, seninle görüşmek istiyorum" dedim. Çok sevindi. "Kalacak yerin var mı?" diye de sordu. İş çıkış saatini söyledi. Konur'da bir kafede buluşmak üzere kapattık.

7 Şubat 2014 Cuma

Çocukları Tacizden Nasıl Koruruz?

Ali için.*
Yazan ve Çizen: Zeynep

Uzmanı değilim. Bu yazıyı sıradan bir kadın ve anne olarak yazıyorum. Ama bu konularda çalışan uzmanlarla görüşmüşlüğüm var, çünkü kadına yönelik şiddet, namus algısı, çocuk istismarı gibi konulardaki sosyal araştırmalarda, sahada, görüşmeci olarak çalıştım.

Çocuk istismarı ve çocuğun cinsel istismarı, ilk anda düşündüğümüzden, düşünmeye dayanabileceğimizden çok daha yaygın. Çocuk bedenlerinden ve/veya karşılıklı arzuya dayanmayan cinsel ilişkilerden haz alan insanlar her yerde var ve her zaman olacak. Bu insanların çok büyük bölümü erkek, ama kadınlar da var aralarında. Hem kız hem erkek çocuklar tacize uğruyorlar. Türkiye’de de, dünyada da, hayvanlara tecavüz etmek gayet yaygın ve bunu yapanlar insanlara da aynını yapıyor.

Çocukları cinsel tacizden, tecavüzden, istismardan korumak istiyorsak önce bunları kabul ederek başlamak lazım. Uzunçorap’ta yayınlanan bir söyleşide Levent Kayaalp, iyi anne-baba olmak istiyorsanız rehberiniz kendi çocukluğunuz olsun diyordu. Aynen katılıyorum. Birçoğumuz cinsel istismar “mağduru” olmadığımızı düşünüyoruz ama çoğumuzun başından geçti bunlar. Unutmak istiyoruz. Bu şiddeti en ağır şekilde yaşamadıysak, gündelik zihnimizin çok uzağında tutabiliyoruz cinsel taciz konusunu. Ve anılarımızı. Ben bunları, namus cinayetleriyle ilgili bir saha araştırmasında çalışırken hatırladım, hepsi hortladılar. Pek ağır bir hikâye değil, okumaya devam edebilirsiniz:

6 Ocak 2014 Pazartesi

Zor yazılar serisinin ilki: Tecavüz


Geçen yıl kasım ayında bu yazının başını Ali'ye göndermiştim ve şubat ayında bana şu cevabıyla beraber yazıyı hatırlatmıştı. "Belki yakın zamanda bu yazıyı da tamamlarsın" Bu meseleyi en çok Ali'yle konuşurduk. Yazmanın, ifade etmenin ne kadar zor olduğunu ama zor olduğu kadar da önemli ve gerekli olduğunda hemfikirdik. Hayattayım blogunu da zaten bu amaçla açmıştı. Hayatta kalanların ortak paylaşımları için, dayanışma ve güçlenme için. Benim de peşinden koşacağım açtığım bir dava yok ne yazık ki. Ama teşhir etmenin ve kişinin kendini hazır hissettiğinde yazmasının başka insanlara da destek olacağına inanıyorum. Ben de hayatta kalan biriyim ve hepimizin hikayesi gibi bu da kıymetli. Ali'yle konuştuğumuz yazıyı bitirdim. Paylaşırken hala endişe etsem de artık zamanı geldi diyorum. 

Bu yazı http://cinsel-istismardan-hayatta-kaldim.blogspot.com/ için hazırlanmıştır. 

.......................

Ben... 2011 Mayıs ayının başında ya da sonunda. Tam tarihini hatırlamıyorum. Karıştırıyorum. Ankara’da. Çok yakınımda olan heteroseksüel natrans bir adam tarafından tecavüze uğradım.

Yeniden merhaba!

Uzun bir ara oldu.

Acıları dönüştürmek bazen aylar, bazen yıllar alıyor.
Bu ayrılığın nedenini bilenleriniz var, bilmeyenler için söyleyelim.
Hayattayım blogunun kurucusu olan Ali yani Aligül, yol arkadaşımız, canımız, 26 Eylül 2013 günü maalesef kanserle mücadele ettiği 1 yılın sonunda aramızdan ayrıldı. Bu ayrılığın acısını içimizden atmamız, halleşmemiz hiç kolay olmasa da, biliyoruz ki Ali'yi heyecanlandıran, güçlendiren, dolu dolu gülmesini sağlayan şeylerden biriydi bu blog.

Her ne kadar zor olsa da, kendi yaşadığı cinsel istismar ve şiddeti tüm açıklığıyla yazmaktan çekinmedi Ali, her konuda yüzleşmeyi çok önemsedi. Bu blog, hem kendisine, hem de yaşadığı cinsel istismar ve cinsel şiddetle mücadele eden, edemeyen, kimseyle konuşamayan, kendini suçlayan bir çok insan için şifa niyetineydi. Kendi hikayeleri ve çevirileriyle renklendirdi, çeşitlendirdi, kendine yardım etmekle kalmadı, dokunabildiği herkese enerjisini ulaştırdı.
 
Öyleyse yeniden merhaba,
Ali'nin direnişinden, aldığımız güçle artık daha iyi biliyoruz ki, birbirimize güç vermek için, her zaman fiziken hayatta olmak gerekmiyor, bir şeyler filizlendiği yerden büyümeye devam ediyorsa orada yaşam var demektir.
Herbirimiz için "hayattayım" demek, yaşamı kucaklamak demek. "ben de varım" demek, hayatlarımızın, bizi baskılayan koşullara direniş olması demek.
Öyleyse "hayattayım".
Hayatta olmaya devam edeceğiz inatla.
Siz de kendi hikayelerinizi yazarak, çizerek, veya çeviri yaparak bu blogun yaşamasına destek olmak isterseniz bize yazın.
hayattayim.blog@gmail.com