DİKKAT!

DİKKAT: Bloga girilmiş çoğu yazı ya çocuklukta yaşanmış cinsel istismar ve tecavüzle ya da ergenlik ve/veya yetişkinlikte yaşanmış tecavüz, cinsel saldırıyla ilgilidir. Bu tür yazıları okurken yaşadığınız olayı/olayları zihninizde tekrar yaşayabilirsiniz. Eski korku ve kaygılarınız yüzeye çıkabilir. Her hangi bir şeyle (ses, görüntü, koku, dokunma, tat) olayla, olaylarla ilgili anılarınız tetiklenebilir, geriye dönüşler (flashback) yaşayabilirsiniz. Böyle durumlarda okumayı bırakmanız, ihtiyaç duyduğunuzda, gücünüzü toplayınca tekrar okmanız iyi olabilir.

25 Mart 2013 Pazartesi

Kısasa Kısas

Aligül

2011 sonbaharında,  ergenlikte yaşadığım cinsel istismarı hatırlatan, yüzleştiren geri dönüşle ilgili pek bir şey yazmamışım. Bırak yazmayı, o günleri tekrar hatırlamaya bile pek cesaretim olmadı. Nasıl başladı pek bilemiyorum. Cinsel arzu duyduğum bir arkadaşımın bazı jestleri, giyim tarzı bir yerden tanıdık gelmeye başladı. Arkasından da bir isim ve o isme ait resim geliyordu. Bir süre buna anlam veremedim. Ne zaman ki yetişkin bir erkeğin çocukken yaşadığı cinsel istismarla ilgili bir çeviri yaparken “beş yaşından sonra annem beni vücuduyla tanıştırdı” cümlesine rastladım,  isim ve ona ait resmi neden gördüğümün bağlantısını kurdum. Ergenliğin başında, kuzenim Yasemin’le aramda geçenlerin adını koyuvermiştim.

Arkadaşımın yanında hissettiğim duygular çok karmaşıktı. Korku, arzu, yakınlık, samimiyet, kaçma arzusu, suçluluk, utanç… Hepsi iç içe geçmişti. Yirmi beş sene önce olanları hatırlamaya başlamıştım. O gün hissettiğim acıyı tekrar yaşıyordum. Duygularımı birbirinden ayıramıyordum. Analiz de edemiyordum. Devamlı olarak korku, arzu, yakınlık, samimiyet, kaçma arzusu, suçluluk, utanç duygularının peş peşe etkisi altındaydım. Depresif hale geldim. Kendimi öldürme düşünceleri geliyordu. Yüksek bir binanın tepesinden kendimi aşağıya attığımı, beynimin patladığını ve bu acının sona erdiğini hayal ediyordum. Kendimden, bedenimden, yaşadıklarımdan utanıyor, kendimi taciz eden bir adam olarak görüyor, arzu duyduğum için utanıyor, bana yaklaştığı için dehşete düşüyordum.

Bu hal kendime daha fazla zarar vereceğim endişesi yarattı. Arkadaşlarımdan yardım istedim. Ayrıca psikologa da gittim. Onun tavsiye ettiği başka terapilere de katıldım. Özellikle yönlendirildiğim EMDR[1] seanslarından sonra kendime güçlü mesajlar vererek çıktım. Daha başka değişimler de oldu. (Bunları geniş, geniş başka bir yazıda yazacağım inşallah.)
Hey kuzen, sana bir çift lafım var adlı yazımda da bu mesajları yazmıştım: hatırlayalım.
“Sadece benim sana olan arzumdan bahsettin.
Seni arzuladığımı hem sözle, hem davranışla teyit ettirdin.
Ne hissettiğini hiç söylemedin!
Sen de benden hoşlanmıyor muydun?  Göğüslerini okşamamdan hoşlanmadın mı?
Aramızdaki ilişkinin ne olduğunu bu yaşıma kadar anlayamadım. Sevgili miydik, birbirini kardeş gibi seven kuzenler miydik, yoksa ikisi birden miydik?
Senin isteğin dışında seni okşuyormuşum gibi hissettirdin, sanki taciz eden bendim!
Benim duygu ve arzumu kendi egon ve arzun için manipüle ettin!”

Ancak güçlü hissetmeme rağmen “sanki bir kapı açık kaldı” hissiyatı da eşlik ediyordu. Onu gördüğüm zaman ne olacaktı? Ne hissedecektim? Ben sadece kendi kafamın içinde Yasemin’le yüzleşmiştim ama gerçeklikte de bu güçlü sözleri ona söyleyebilecek miydim? Açık kalan yer burasıydı. Bu süreçte iyi olan şey ise, Yasemin’i hatırlatan insanı gördüğümde artık utanç, suçluluk, korku ve acı duygularını hissetmiyordum. Yasemin’i hatırlıyor ve bana yaptıklarından dolayı öfkeleniyordum. Ben bir sürü şey geçirmiştim ama o hayatını yaşıyordu. Ona bir şey olmamıştı. Bu adil değildi!

Yine de, gerçeklikte, Yasemin’le karşılaşma ihtimali korkutuyordu. Kafamın içinde söylediklerimi aynı öfkeyle ona söyleyebilecek miydim? Bunun cevabını bir türlü kestiremiyordum. Zaman geçtikçe bir yerlerde karşılaşmaktan korkmaya başladım.


Hâlbuki pek karşılaşma ihtimalim de yoktu. O güne kadar sadece babamın beni de çağırdığı –elalem seni sorar, ne derim ben etkinliği olan- Yasemin’in oğlunun sünnet yemeğinde görüşmüştüm. Yasemin’le bunun dışında, ne babamın evinde, ne de başka bir yerde karşılaştım. Sanal bir korkuydu. Bu korku, ikinci ameliyat sırasında da devam etti. Babama ameliyat olacağımı söyleyince, o da Nilüfer’e haber vermişti. Nilüfer ve kocası hastaneye geldi. Bu korkumu bilen bir arkadaşım, Nilüfer’e çaktırmadan bilgi almaya çalıştı: “sizden başkaları da gelecek mi?” diye sordu. “Yasemin, böyle duygusal olaylarda panik atak geçiriyor. O yüzden gelmeyecek” diye cevap verdi.

Bu cümle beni bir rahatlattı anlatamam. Anında “yüzü yok gelmeye”, “bana yaptıklarından dolayı utanıyor, benimle karşılaşmaya çekiniyor” diye düşündüm. Çok iyi hissettim. Adalet hissim tatmin oldu. O da bir şeyler yaşıyordu. Durumları eşitleme isteğimin sonucunu görüyordum. .

Büyük bir ihtimalle, Nilüfer “böyle önemli bir günde” onun neden orada olmadığına dair bir bahane üretmişti ya da doğruydu. Yasemin başka bir nedenden dolayı panik atak olmuş olabilirdi. Bana yaptıklarını taciz olarak bile görmüyor, hatta hatırlamıyor bile olabilirdi. Kısaca, gerçekte ne yaşıyor, ne hissediyor bilmiyordum. Fakat fantezi güçlendiren ve güzel bir şeydir.





[1] EMDR: Eye Movement Desensitization and Reprocessing. Türkçeye “Göz hareketleri duyarsızlaştırma ve yeniden işleme” olarak çevrilebilir. Bir terapi metodudur. Özellikle cinsel şiddet sonrası travmalarda kullanılır.