“Bu yazı bir başlangıç, içimden bir nebze çıkması için yaşadıklarımın.”
Bundan 14 yıl önce, 18 yaşındayken, bir erkekle bir yıldır süren bir ilişkim vardı. Henüz mastürbasyon da dahil, cinsellikle tanışmamıştım, bedenime dokunmamıştım o zamanlar. Erkek arkadaşıma karşı da cinsel arzu hissetmiyordum. Bazen birlikte yatıyorduk, bana dokunmasını ve onunla öpüşmeyi seviyordum. Üstümü çıkarıyordum fakat altımı çıkarmak istemiyordum. O da vajinama dokunma konusunda ısrarcı olmamıştı.
Bir gün, konuşurken “Ben artık böyle dayanamayacağım. Ya tam olsun ya da hiç olmasın” dedi bana. Ben onun bu sözlerinden acı çektiğini çıkardım. Bu konuda tecrübesiz olduğum ve erkeklerin boşalmadıklarında nasıl bir şey yaşadığını bilmediğim için, onu anlamaya çalıştım, üzerine biraz düşüneceğimi söyledim. “Neden cinsel ilişki yaşamak istemiyorum?” üzerine kafa yormaya başladım. Cinselliğimi çok fazla bastırıyor olabilir miydim? Bize böyle öğretildiği için, kendimi korumaya mı alıyordum? Bakirelik önemli değildi benim için ama duyduklarımın, ailemin etkisinden kurtulamıyor muydum? Bu soruları kendime sordukça, bir sürü etken olabileceğini düşünerek, kendimi rahat bırakmaya karar verdim. Yaklaşık bir hafta sonra, erkek arkadaşıma, “tamam olsun” dedim “nasıl olsa bakirelik önemli değil benim için”.
Bu konuşmanın arkasından denemelere başladık. Tabii ki, cinsel arzu hissetmediğim için vajinam ıslanmıyor ve penisin vajinaya penetrasyonu gerçekleşmiyordu. O ilk deneyimi olmadığını söylüyordu ama bilmediği aşikardı, vajina yolunu bile bilmiyorduk ikimizde. Ev arkadaşına soruyordu, “biz yanlış bir şey mi yapıyoruz” diye. Ön sevişmeyi duyduk ondan, ıslanması gerektiğini öğrendik. Vajina yolunun yerinden emin olduk. Bir ay kadar bir zaman aldı küçük küçük bir şeyler hissetmeye başlamam. En sonunda cinsel birleşme olduğunda, uzun süren eziyetli çabaların ardından rahatladığımı hatırlıyorum, zevk alıp almadığımı hatırlayamıyorum. Takip eden zamanlarda, cinsellikle tanıştığımı düşünüp, kendimi büyümüş hissediyordum. Doğum kontrol yöntemleriyle ilgili de hiç bir bilgim yoktu. O zamanlar, çok utangaç biriydim, kimseye danışamıyor, bunu kimseyle konuşamıyordum. Yine onun ev arkadaşından aldığımız bilgilere göre, takvim ve geri çekilme yöntemleri güvenilir yöntemlerdi. Ona güvenmemi istedi. Yaklaşık iki ay sonra, cinsel yaşamımın başlamış olmasından memnundum, bundan zevk almaya da başlamıştım ki hamile kaldım.
Doğurma seçeneği aklımdan hiç geçmedi. Ağladım, çok ağladım. Kimseye söyleyemedim. Bunun neden benim başıma, bu yaşta geldiğini anlayamıyor, yanlış bir şey yaptığımı düşünüp kendimi yıpratmaktan başka bir şey yapmıyordum. Ona çok kızıyordum içten içe. Bir bilene danıştık yine. Onun ev arkadaşının sevgilisinin kürtaj olduğu muayenehaneye gidip, 5 haftalık olduğunu öğrendik ve kürtaj için randevu aldık. Çok korkuyordum, neyle karşılaşacağımı hiç bilmiyordum. Bedenime bunu yaptığım için kendime çok kızgındım, ona güvendiğim için, istemeden cinsel ilişki yaşadığım için. İsteyen oydu ama ona hiç bir şey olmadı, olan bana oldu. Neden? neden? neden? sorup duruyordum. Yanlış olan neydi? O zamanlar farkına varmaktan çok uzaktım. Kürtajdan hemen sonra, ondan ayrıldım. Onu çok seviyordum ama hayatıma onunla devam etmeyecektim. Kendime ve ona güçlü olduğumu göstermenin bir yoluydu bu.
14 yıl sonra, şimdi, görüyorum ki, kadınlara öğretilen erkeğin isteklerini ön planda tutma görevi, bunu sorgulamayan tüm kadınların içine bir kadınlık dürtüsü gibi işleyerek yer ediniyor. Kendime “ben ne istiyorum?” sorusunu sormak yerine, yanlış sorular sormama; bana söylediği “ya tam olsun ya da olmasın” cümlesinin içerdiği tehdidi ve baskıyı farkedip bertaraf etmek yerine, “bende bir sorun var demek ki” diye düşünmeme neden olmuş. Şimdi aynı durumla karşılaştığımda, vereceğim cevap, “cinsel arzum yok” olur. Çünkü cinsel arzu, karşılıklı olduğunda akar gider ve doğallığında bir sevişme gerçekleşir. O zaman, hiç deneyimim olmadığı için, ‘hangi duygularla, nasıl bir istekle sevişilir’ bilmediğimden, bunları düşünememiş olmam çok normal. Kaybetme korkusu yaşamış olabilirim, muhafazakar olma eğiliminde olmadığımı göstermek veya korktuğum bir şey olmadığını göstermek için arzum olmadan, rızam varmış gibi davranmış olabilirim.
Halbuki bunların hiç birisi, benim rızam varmış gibi gözükse de, cinsel ilişkiye zorlandığım gerçeğini değiştirmiyor. Eğer, isteyerek, baskı olmadan, aktif olarak, kendi özgür irademle bu seçimi yapmadıysam, rızam yok demektir. Bu da gri bir alanın olmadığını gösteriyor, arzum yoksa rızam da yok.
Bu yaşadığım şeye, cinsellik demek çok zor. Fiziksel bir zorlama olmasa da, bir çeşit baskı içeren ikna yöntemiyle rızamı alarak, cinselliğin zorla yaratılması durumu, cinsellikten çok uzak bir deneyim.
Kürtajın ardından, bedenimle barışmam, cinselliğe yaklaşmam çok uzun yıllar aldı. Cinsel yakınlaşmalar yaşadığımda, hep güvensiz hissettim, erkeklerin sadece penisini sokmak için yaklaştıklarını düşündüm ve kaçtım. ‘Ya gebe kalırsam’ korkusu, seksle arama uçurumlar soktu. Seks ve gebelik, aynı anda aklıma gelen şeyler olmuştu. Bu ikisini birbirinden ayırmam gerektiğini ve partnerime güven duymam gerektiğini biliyordum. Gebelik korkusunu tam olarak yenemesem de, onunla mücadele edip, güvenli ve yavaş yavaş daha korkusuz ilişkiler yaşadığımda cinselliğe bakışım da değişti. Yıllar yıllar sonra, prezervatifsiz seks için zorlamayan, üzerime çullanmayan, penetrasyonu seksin asıl amacı olarak görmeyen erkeklerle olduğumda rahat hissetmeye başladım. Yaşadıklarımı son iki yıla kadar hiç kimseyle konuşmadım, yaşamamış gibi davrandım, yok saydım. Sosyal çevremde güven duygusu yüksek ilişkiler kurmak, bu konuları da yavaştan da olsa konuşabiliyor olmak, içimdeki yaranın kabuk bağlamasında etkili oldu. İstismar içerebileceğini düşündüğüm ilişkilerden uzak duruyorum. Son 4 yıldır kendimi daha rahat ve aktif hissediyorum.
:)
Siz de kötü bir ilk deneyim yaşadıysanız, kendinize bir şans daha verin. Kendimizi başkalarına açmak zor da olsa, birbirimize dokunarak iyileştiğimizi görünce en rahat nefesimizi alıyoruz.
Gerisi çorap söküğü gibi... ilmek ilmek sökülüyor, kendimize geliyoruz.