Kayıp
Bekareti kaybetmek, tarih
boyunca birçok kültürde önemli görülmüştür ve bugünün toplumunda da önemli bir
geçiş törenidir. Bekaretinizi kaybetmeyi seçmek, hayatınızda önemli bir olaydır
ve batı toplumundaki birçok filmde, televizyon programlarında ve kitaplarda önemli
bir yeri vardır. Eğer tecavüze uğrayıp bekaretinizi kaybettiyseniz, bu önemli
seçimi yapma olanağı elinizden alınmıştır ve bu da büyük bir kayıptır.
Tecavüze uğrayan herkes, başına
gelen şey üzerine bir kayıp hissi deneyimler. Bedenlerine yapılan şey yüzünden,
kendilerinden bir parça ya da bedenlerinin kontrolünü kaybetmiş gibi
hissedebilirler. Buna ek olarak bekaretini kaybetmek gerçekten çok ağır
gelebilir. Kayıp, sadece fiziksel olarak bekaretini kaybetmekten çok daha büyük
olabilir. Birçok insan, onu bir gün özel birine vereceği umuduyla bekaretine
tutunuyor. Bazıları eşleri için saklıyor, bazılarıysa doğru insanın hayatına
girmesini bekliyor. Niçin beklendiği fark etmeksizin, bekaretin tecavüz sonucu
kaybedilmesi bu hayalin de kaybedilmesi anlamına gelir.
Din
Bugünkü bekaret tanımımızda
dinin çok büyük rolü var. Birçok inanç, bekareti kişinin masumiyeti, saflığı ve
iffetliliğiyle eşdeğer görür ve evliliğe kadar saklamasını bekler.
Bekaretin evliliğe
saklanması gerektiğine inanın ya da inanmayın, bu dini ideal, tecavüz sonucu
bekaretinizi kaybetmenin üstesinden gelme sürecini daha da karmaşıklaştırabilir.
Bazı insanlar Tanrı tarafından cezalandırıldığını düşünebilirken, bazıları Tanrı’nın
onları hakir gördüğünü ve artık iffetli olmadığını düşündüğünü sanabilir. Dindaşlarının
evlilik dışı cinsel ilişkiye bakışı, tecavüzün üstesinden gelmeye çalışan
hayatta kalanların daha fazla utanç duymasına neden olabilir. Birçok hayatta
kalan, kendisini “hasarlı ürün” gibi hissettiğini söyleyebiliyor.
Bana kalırsa, bir tanrı,
tecavüze uğrayıp bekaretini kaybetmiş birine yaşadıklarından dolayı ancak ve ancak
şefkatle bakabilir. İffetin sözlük tanımı “günah ve kötülükten azatlığı” da içerir
ve tecavüze uğramanın sorumluluğu yalnız ve yalnız size zarar vermeyi seçen kişide
olduğu için, iffetsiz olarak görülmesi gereken de sadece odur.
Tecavüzün Ardından
Bekaretini tecavüz sonucu
kaybedenlerin, cinselliklerini geri kazanmaları, en çok zorlandıkları
konulardan biridir. Nasıl olduğunu hiç öğrenmediğiniz bir şeyi, nasıl geri
kazanabilirsiniz ki? Böyle negatif bir ilk deneyim, bedeninizi kendinizinmiş
gibi görme şansınızı elinizden alabilir. Genel olarak sekse bakışınızı da
tahrif edebilir.
Seksi, tecavüzün gölgesinde
kalmadan tanıma şansınızın olmamış olması çok acı vericidir. Yakınlaşmalarda bu
korkunç ilk deneyim tarafından lekelenmiş gibi hissedebilirsiniz ve bazıları için
seksle şiddeti ayırmak zorlaşabilir.
Tecavüz sonucu bekaretini
kaybetmiş hayatta kalanların, seksten bütünüyle kaçınmaları alışılmadık değildir.
Yakınlaşmalarla başa çıkmak zor olabilir ve seks çok tehditkar gelebilir. Başka
hayatta kalanlarsa tam tersi yönde tepki verip, sıklıkla rastgele cinsel ilişkide
bulunmaya başlayabilir. Onlar için seks özel bir şeyden anlamsız bir şeye dönüşmüştür:
Bazen “gerçek / normal”
seksin nasıl bir şey olduğunu merak ederler. Diğer zamanlarda ise, cinsel
aktiviteleri, seksin ya da –eğer tecavüzden önce önem veriyorlarsa- bakire
kalmanın önemini yadsıma çabası gibidir. Sıklıkla cinsel ilişkiye girebilirler çünkü
ellerinden alınan bekaretin ve cinsel riyazetin değerini azaltmaya ihtiyaçları
vardır. (Ledray, 1994, p.101)
Cinselliklerini geri
kazanmaya çalışan hayatta kalanların, hem cinsellikten tamamen uzak durdukları,
hem de sıklıkla cinsel ilişkiye girdikleri dönemlerden geçmeleri olağandır.
Tecavüz sonucu bekaretini
kaybetmeye verilebilen bir diğer tepki, hayatta kalanın, tecavüz edene geri dönmesidir.
Eğer tecavüz eden kişi tanıdıksa, olanları tecavüz olarak tanımlamak kafa karıştırıcı
ve zor olabilir. Sonuçta yaşananları karşılaştırabileceğiniz bir şey yoktur ve
hayatta kalanların bazıları seksin böyle bir şey olduğunu sanabilir. Bekaretini
kaybetmeyi değerli sayma çabası da baskı yaratabilir. Robin Warshaw’ın (1994) flört
tecavüzü hakkındaki çalışmasında anlattığı gibi:
Bazen kadınlar, tecavüzü
zaten devam eden bir ilişki içindeki cinsellik deneyimi olarak görmek ve böylece
yaşananları daha kabul edilebilir kılmak için, kendilerine tecavüz eden adamla
görüşmeye devam ederler. Örneğin, üç haftadır çıktığı adam tarafından tecavüze
uğrayan Bonnie (tecavüz sırasında bakiredir), daha sonra adamla cinsel ilişkiye
girmiştir. Yaptığı şeyi “olanları meşrulaştırma çabası” olarak yorumluyor.
(Warshaw, 1994, p.63)
Tecavüz sonucu bekaretinizi
kaybetmeniz, başınıza gelenlerin ciddiyetini azaltmaz. Size tecavüz eden kişiye
dönmeniz ya da cinsel açıdan çok aktif olmanız bir şey değiştirmez, yaptığınız
hiçbir eylem tecavüzü geri alamaz.
Bekaretinizi gerçekten
kaybettiniz mi?
Bekaretin tanımı tarih
boyunca, dinlere ve kültürlere göre değişiklik göstermiştir ve bugün bile farklı
insanlar tarafından birçok farklı şekilde yapılmaktadır. Bazıları yalnızca
fiziksel bir şey olarak görürken, diğerleri ruhsal bir hâl olarak tanımlar.
Eğer bekaretin en temel tanımı
olan “cinsel ilişkiye girmemiş olma” hâlini göz önünde bulundurursak, tecavüze
uğramış olmanız bekaretinizi kaybettiğiniz anlamına gelmez.
Tecavüz cinsel ilişki
değildir – bir insanın diğerine zarar vermeyi seçtiği bir şiddet eylemidir;
seks ise biriyle birlikte olmayı seçmektir, iki tarafın da olanlara özgürce ve
kendi isteğiyle rıza gösterdiği pozitif bir deneyimdir. Tecavüz ve seks
birbirinden tamamen farklıdır, tecavüze uğramış olmak cinsel ilişkiye girmiş olma
hali değildir, dolayısıyla bekaretini kaybetmek de söz konusu değildir.
Sonuç olarak, bekareti tanımlamak
kişisel bir yolculuktur. Kendi adıma ben, tecavüze uğrayıp bekaretimi kaybettiğimi
söylemektense, bakireyken tecavüze uğradığımı söylemeyi tercih ederim.
Bekaretim hiçbir zaman herkese açık bir şey değildi ve bir başkasıyla paylaşmayı
tercih etmek her zaman benim kararıma kalmıştı. Bekaretin
anlamını yorumlamaya çalışırken, kökenini dikkate almak iyi gelebilir. Yunanca
“virgo” tanrıçaları tanımlamak için kullanılırdı ve güç, bağımsızlık ve direnç
etiketi olarak görülürdü – bu üç özellik de hayatta kalanlarda bolca var.